daily news geo


Artık Dailynewsgeo.com Bundle Haber içeriklerinde.. size şiddetle indirmenizi tavsiye ediyor ve dünyanın tüm haberlerini tek kaynaktan okubileceğinizi söylüyorum. İnanmadınız mı o zaman adresine giriyorsunuz ve haberdar oluyorsunuz.
https://bundlenews.co/




Okurlarımız My Bundle > Kaynak Ekle içerisinden aratarak ya da Gündem kategorisi altında listelenen kaynaklar arasından erişerek favorilerine ekleyebilir ve My Bundle içerisinden haberlerimize ulaşabilir.



İyi okumalar.
www.dailynewsgeo.com sizlerle haberde buluşmaktan mutluluk duyar.

sosyal deney

Sosyal öğrenme; Bandura'nın sistemi davranışçı olmasının yanı sıra bilişsel özellikler de taşıyordu. Sosyal öğrenme kuramı, bilişsel öğrenme kuramı ile analitik davranışçı kuram birleştirilerek ortaya konulan bir çeşit orta yol kuramıdır.

Bu kuram hem davranışçı hem de bilişsel öğrenme kuramından farklı bir yapıya sahip olmakla birlikte her iki kuramın özelliğini de taşımaktadır. Bandura’ya göre öğrenmelerin temelinde mutlaka her davranışı organizmanın yapması ve elde ettiği sonuçlara bağlı olarak davranışı şekillendirmesi söz konusu değildir. Birçok öğrenmenin temelinde gözlem ve başkalarının yaptığı davranışlar yoluyla öğrenme vardır.

Sosyal öğrenmede aslolan bireyin başkalarını gözlemleyerek öğrenmesidir. Öğrenmenin etkililiği, öğrenenin modelden gözlemlediği davranışı taklit edebilme kabiliyetidir.
Bandura Sosyal Öğrenmeyi gözlem yoluyla öğrenme olarak da isimlendirmektedir. Ancak taklit yoluyla öğrenme ile gözlem yoluyla öğrenmenin birbirinin yerine kullanılamayacağını da vurgulamaktadır.

Model almada birey gözlediği kişinin başarıya ulaştığı ve hoşa giden sonuca ulaşılan davranışlarını alırken, taklit söz konusuyken iyi ya da kötü ayrımı yapılmaksızın gözlenilen kişinin tüm davranışlarının aynen alınması söz konusudur. Model alma söz konusu olduğunda bir sınıf ortamında yanındaki arkadaşıyla konuşup öğretmeni tarafından azarlanan arkadaşını gören öğrenci bu davranışı yapmama eğiliminde olacaktır. Azarlanan öğrenci başka bir derste öğretmenin sorduğu soruları cevaplayarak öğretmeninden övgü almış ise bu davranışlar ise davranışları gözleyen öğrenci tarafından yapılacaktır.

Sosyal Öğrenme Kuramındaki Temel Kavramlar
Sosyal öğrenme kuramında öğrenme ortamında olan kişi yani öğrenen gözlemci, öğrenilecek olan ise model olarak isimlendirilebilir. Gözlemci başkalarının davranışlarını gözleyip bu davranışları tekrar etme ya da yapmama eğiliminde olacağından da etkinliği doğrudan kendisi yapmayıp dolaylı yoldan etkilenecektir. Bu nedenle Sosyal öğrenme kuramında öğrenmeyi sağlayan dolaylı yaşantılar bulunmaktadır.

Bunlar;
* Dolaylı Pekiştirme
* Dolaylı Ceza
* Dolaylı Güdülenme
* Dolaylı Duygusallık


Dolaylı Pekiştirme: Model yapmış olduğu davranışlar sonucunda ödüllendirilmiş ise, gözlemcinin (öğrenen) o davranışı tekrar etme olasılığı artacaktır. Dolaylı pekiştirmede pekiştireç öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir.

Dolaylı Pekiştirme: Modelin yapmış olduğu davranış sonunda bir ceza ile karşı karşıya kalır ise, davranışı gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır ya da ortadan kalkar. Dolaylı pekiştireçte olduğu gibi ceza öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir.

Dolaylı Güdülenme:
Gözlenen davranış sonucunda model hoşa giden bir sonuçla karşılaşır ise, gözleyen kişi bu davranışı yapmaya istek duyar. Modelin başarısı gözleyenin o davranışı yapması için onu tetikler ve harekete geçirir.

Dolaylı Duygusallık: Gözleyen davranışı yapıp herhangi bir zarar görmese de modelin davranışları nedeniyle korku ve kaygı hissedebiliriz. Model alınan kişi bizim sevdiğimiz ve bize yakın bir insansa onun korktuklarından korkma, onun sevdiklerini sevme eğiliminde oluruz.

Modelin Nitelikleri ve Model Alma
Sosyal öğrenme kuramında model alınanın temel nitelikleri model alma davranışına yön veren önemli bir kriterdir.
* Yaş: Model alınan kişinin yaşı gözleyene ne kadar yakınsa model alma davranışı o kadar artacaktır.
* Cinsiyet: Gözlemci kendi cinsinden kişilerin davranışlarını daha çok model alır. Özellikle çocukluğun ilk yıllarında bireylerin cinsiyet kavramını öğrenmeleri için önlerinde kendi cinslerinden bir modelin olması gereklidir.
* Karakter: İçinde bulunduğu grup içerisinde büyük bir güce sahip, karar verme ve uygulama açısından baskın karakterlerin davranışlarının model alınması daha yüksektir. .
* Benzerlik: Gözleyen kendisine benzeyen ortak noktaya sahip olduğunu düşündüğü kişilerin davranışlarını daha çok model alır. Özellikle yakın arkadaş gruplarında bireylerin birbirinden nasıl etkilendiği ve giyim, konuşma, yürüyüş vb. gibi davranışların birbirine ne kadar çok benzediğine dikkat edin.
* Statü: Model almayı etkileyen bir diğer özellikte modelin sahip olduğu statüdür. Eğer model toplumda yüksek bir statüye sahipse, bu modelin davranışlarının model alınması daha yüksek bir ihtimaldir. .

Öz Yeterlik ve Model Alma

Bandura’ya göre sosyal öğrenme kuramında model alma ya da taklidi etkileyen en önemli faktörlerden biri gözleyenin kendi yeterlikleri konusunda duyduğu inançtır. Bireyin karşılaştığı sorunlara nasıl çözümler getirebileceğine ilişkin kendi hakkında duyduğu inanç öz yeterlik olarak adlandırılmaktadır.
Öz yeterlik algısı yüksek olan bireylerin karşılaştığı problemleri çözebileceğine karşı duyduğu inanç taklit ya da model alma davranışlarını azaltacak, birey yeni yaşantılar geçirmeye, çevreyi kontrol etmeye daha çok istek duyacaklardır. Öz yeterlik algısı düşük olan bireylerde farklı etkinliklerde bulunma ya da yeni şeyler deneme isteği daha az olacağı, karşılaştığı problemleri çözebileceğine duyduğu düşük inanç başkalarının davranışlarını taklit etme ya da model almayı artıracaktır.

Gözlem Yoluyla Öğrenme Süreci
* Dikkat
* Hatırlama (Zihinde Tutma)
* Davranışa Dönüştürme
* Güdüleme

Dikkat: Sosyal öğrenme kuramında ilk adım dikkattir. Gözleyenin, modelin davranışlarını izlemesi ve algılaması gerekmektedir. Modelin davranışlarındaki, basitlik, açıklık, ilgi çekicilik ve işlevsel olması dikkat sürecini etkilerken, gözlemcinin tercihleri, hazırbulunuşluğu, duygusal durumu ve algılama kapasitesi bu süreci etkilemektedir.

Hatırlama (Zihinde Tutma): Dikkat edilen davranışın gözleyen tarafından zihinde tutulması gerekmektedir. Gözleyen modelin davranışlarını sembolleştirerek kodlamakta ve belekte saklamaktadır. Kodlama sürecinde sözel semboller, görsel semboller ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Hatırlama sürecinde gözleyenin modelin davranışlarını zihinsel olarak tekrar etmesi gerekmektedir.

Davranışa Dönüştürme:
Üçüncü aşama, gözleyenin bellekte kodladığı davranışları yerine getirmesidir. Zihinde saklanan ve tekrar edilen davranışlar gözleyen tarafından psiko-motor (bedensel) olarak yerine getirilir. Davranışa dönüştürme aşamasındaki en önemli özellik gözleyenin fiziksel kapasitesidir. Gözleyen davranışı yerine getirdiğinde, yerine getirdiği davranış ile gözlediği davranış arasında bir fark görür ise düzeltme işlemine girişecektir.

Güdülenme:
Sosyal öğrenme kuramında model alınan yaptığı davranışlar sonucunda çevreden olumlu dönütler alır ise bu davranışların yapılma sıklığı artacaktır. Sosyal öğrenme kuramı davranışçı yaklaşımlardaki güdülenme anlayışına karşı çıkarak bireyin yaptığı bir davranış sonucunda karşılaştığı duruma göre etkinliği yapma yada yapmama eğiliminde olmadığını ifade etmektedir. Kurama göre gözleyeni güdüleyen modelin yaptığı davranış sonucunda elde ettiği kazanımlardır.

Çaba ve gayret, başarı ve başarının anahtarı olarak kabul edilmektedir. 

Fakat bireyler, saf yeteneğe veya doğal beceriye göre başarı belirlemede çabanın ne kadar önemli olduğuna dair farklı inançlara sahiptirler. Son yıllardaki araştırmalar, bir zihniyet büyümesinin, yani istihbarat ve becerinin geliştirilebilirliğini vurgulayan, yetenekten ziyade sıkı çalışma ve çabaya odaklanan ve başarısızlıkları ve aksilikleri potansiyel öğrenme fırsatları olarak gören bir dizi inançla- rın, daha sonraki akademik ve hatta yaşam başarısı için ne kadar önemli olduğunu tespit ettiler.

Dahası, öğrencileri çaba göstermeye ve başarısızlıkları öğrenme fırsatları olarak görerek öğretmek, bireysel başarıları ve sonuçları artırmak için müdahaleler için umut verici bir mana oluşturur. 

Fakat böyle inançlar veya zihniyetler, kalıtsal kişilik özelliklerine benzer bir şey midir yoksa yetişkinler, çok küçük bir yaştan itibaren çocuklarda teşvik edilmesinde önemli bir rol oynayabilir mi? 

Leonard ve ark ( bilim insanları ), bebeklerin zor bir işin değerini öğrenebildiklerini göstermek için yetişkin bir hedefe ulaşmanın çok uğraştırdığını gözlemleyerek, kendi zorlu görevleriyle yüzleştikleri zaman daha fazla uğraşmalarını ve azim sahibi olduklarını ortaya koyuyor.

Herkesin bir hikayesi vardır ve herkes, birbirinin hikayesine bir yerlerden dahil olabilir. Ancak bu hikayelerdeki birliktelikler, bilimsel verilere dayanan bu 13 nedenle zarar görebilirler.

Bir insanla iyi vakit geçireceğinizi anlamak, onu gördüğünüz ilk saniyeler içerisinde anlayacağınız bir durum. Birçok ilişkimiz, kişileri gördüğümüz o ilk anlara bağlı gelişiyor. Sonrasında ise her şey bir bir önem kazanıyor.

Soyadınızdan ten kokunuza, diksiyonunuzdan jest ve mimiklerinize kadar her şey karşınızdaki insanla olan ilişkinizde bir role sahip. Elbette bazı şeyler değiştirilemez ama bilim, insanların birbirlerinden nefret etmelerine neden olan duygusal değişimleri de ele alıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda insanların birinden nefret etme nedenleri bir araya getirildiğinde 13 tane birbirinden ilginç şey listeleniyor:

1. Facebook'ta çok fazla fotoğraf paylaşmak:


Balayı, kuzenin mezuniyeti, düğün dernek ve bitmeyen enişte ziyaretleri… Son yıllarda bir şeyi yaparken deneyimlemek için değil, diğer insanlarla paylaşmak için yapıyormuşuz gibi.

2013'te yapılan bir araştırma, Facebook'ta çok fazla fotoğraf göndermenin, gerçek hayattaki ilişkilerinize zarar verebileceğini öne sürdü. Paylaşım yaparken diğer insanların nasıl karşılayacağını iyi düşünmek gerekiyor. Bunu gören insanların çoğu “Bakın ben mutluyum ehe :)” pozlarının gözlerine sokulmasını istemiyor. Bizden söylemesi.

2. Facebook arkadaşlarınızın çok veya az olması:


“Arkadaşım ne Facebookmuş!” dediğinizi duyar gibiyim ama arkadaşım kelimesini kullandığınızın altını çiziyorum. 2008 yılında yapılan bir araştırmada Michigan Eyalet Üniversitesi araştırmacıları, üniversite öğrencilerinin kurgusal olarak hazırlanmış Facebook profillerine bakmalarını istedi. Ardından bu profillerin öğrenciler tarafından hangi kriterlere göre beğenildiği ortaya çıkartıldı: Arkadaş sayıları.

Bu araştırmada ideal arkadaş sayısının 300 olarak belirlendiğinin ve sonraki yıllarda yapılan bir araştırmada bu rakamın 338’e çıktığının altını çizelim. Ne azı ne fazlası anlayacağınız…

3. Tanışır tanışmaz kişisel meselelerden bahsetmek, özelini paylaşmak:


Buna başka bir dille “Kendini ifşa etmek” ya da “patavatsızlık” diyebiliriz. Psikologlar, çok samimi bir konuyu yeni tanıştığınız bir kişiye anlatmanın güvensiz bir hava yaratacağından bahsediyorlar. Bunlara hobileriniz, en sevdiğiniz çocukluk anılarınız da dahil.

4. Birisi sizin hakkında konuşmadan ona kendiniz hakkında soru sormak:


Bu madde de kendini ifşa etmeye benzer bir özelliği ele alıyor. Bilim insanlarına göre bu ifşa süreci bireylerin arasında karşılıklı olarak gelişmeli. Aksi takdirde sizi takmayan kişilere kendinizle ilgili sorular sorarsanız, ilişkinizi yokuşa sürüyorsunuz demektir. Araştırmacılar sürecin karşılıklı olarak ilerlemesi için tek bir şeyin varlığına işaret ediyorlar: Sevgi.

5. Yakın plandan çekilmiş profil fotoğrafı yayınlamak:


California Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmaya göre, maksimum 45 santimetreden çekilen fotoğrafların, minimum 135 santimetreden çekilenlere göre daha az çekici olduğu anlaşıldı. Bu durum özellikle iş dünyasının fink attığı LinkedIn gibi platformlarda altın değerinde. Aman dikkat.

6. Duyguları gizlemek:


Araştırmalar, gerçek duygularınızın etkisi altında olan davranışlarınızı sergilemenin daha doğru olduğunu söylüyorlar.

İnsanlar ayrım gözetmeden yakın ilişkiler kuramazlar. Yatırımlarına en güzel karşılığı verecek insanları ararlar ve duyguların gizlendiği anlar bu ilişkilere belirsizlik ve ilgisizlik olarak kodlanırlar. Sonuç hüsran.

7. Çok güzel davranmak:


Bir önceki maddeye dayanarak, “Duygularım bunu gerektiriyor, bir kişiye güzel davranmak ihtiyacını hissediyorsam davranırım” diyebilirsiniz. Bu konuda 2010 yılında yapılan bir araştırma, “Fedakar olmanın iticiliğini” ortaya çıkartmış. Hem arkadaş gruplarında hem de özel ilişkilerde aynı durum geçerli.

Ne kadar fedakar olursanız, karşınızdaki birey bu durumdan o kadar çok rahatsız oluyor. Dozunu iyi tutturmakta fayda var.

8. Mütevazi bir şekilde övünmek, kişisel güzelleme yapmak:


Bazı insanlar, arkadaşlarını ve potansiyel işverenlerini etkilemek için özeleştiri yoluyla gizlice övünürler. Harvard Business School'da yapılan yakın tarihli bir araştırma, bu durumun neden olacağı vahim sonuçlar konusunda uyarı niteliği taşıyor. Özellikle bir iş görüşmesi sırasında karşınızdaki yetkililere şeffaf davranmanın önemli olduğu belirtiliyor.

9. Gittikçe gerginleşmek, stresli olmak:


Araştırmalar, sinir harbi esnasında ter kokunuzun değiştiğini gösteriyor. Yani bu durumun yalnızca psikolojik değil kimyasal bir etkisi de mevcut. Stres kaynaklı terleme, yakın çevrenize biyolojik olarak uyarılar veriyor. Aynı zamanda olurda siz stresinizi saklasanız bile biri varsa garipsemeyin, uyarıyı çoktan almış demektir.

10. Gülümsememek:


Özellikle gergin durumlarda gülümsemek çoğu kişi için zordur. Bu fiziksel durumun etkinliğini araştıran yüzlerce araştırma gülümseyerek kurulan ilişkilerin daha samimi olduğunu doğrular nitelikte. Aynı zamanda gülümseyerek tanıştığınız bir kişinin sizi unutma ihtimali de azalıyor.

11. Karşınızdakini sevdiğiniz halde, onu sevmiyormuş gibi davranmak:


Birinin bizi sevdiğini düşündüğümüzde, biz de onu sevmeye eğilimli oluruz. Aynı şey bir grup içinde sevilen bireyin o gruba sevgi beslemeye başlamasıyla da açıklanabilir. Araştırmalara göre sevgi tek taraflı başlasa dahi karşılık bulmadığı sürece devam eden bir süreç değildir.

Sevgiyi gizlemek ise karşınızdaki insanın yukarıdaki birkaç maddeyi aynı anda yaşamasını sağlıyor: Duygularınızı gizlediğiniz için samimiyetsiz olduğunu düşünüyor ve güvensizlik hissi artıyor. Hissettiğiniz sevgiyi belli etmezseniz, potansiyel olarak onu bitirirsiniz.

12. Zor okunnan bir isme sahip olmak:


Listenin en saçma sapan maddesi olabilir ve gerçekten hiç adil bir durum değil. Ancak bilim sadece güzel şeyleri kanıtlamakla yükümlü değildir.

Melbourne Üniversitesi, Leuven Üniversitesi ve New York Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yapılan 2012 tarihli bir çalışmada katılımcılara sahte bir gazete haberi okutuluyor. Haber, yerel seçimlere adaylığını koyan bir adamla ilgili ve o kişinin adı sürekli değişiyor. Lazaridis veya Paradowska gibi kolay okunabilen isimlerin yanı sıra Vougiouklakis ve Leszczynska gibi ne idüğü belirsiz isimler aynı haberde kullanılıyor. Sonuç tahmin edebileceğiniz gibi, basit isimli kişilerin daha iyi bir aday olacağı savını destekliyor.

13. Sık sık ünlülerden bahsetmek:


Konuştuğunuz insanların ilgilerini kazanmak ya da kaybetmemek için ünlülerden bahis açmak mantıklı gelebilir, ancak bilime göre öyle değil dostlar.
Zürih Üniversitesi'ndeki araştırmacılar “name-dropping” denilen bu olayın (bizde de zenginin parası ve züğürdün çenesi derler) güvensizlik kaynağı olduğunu söylediler. Hatta ünlü birilerinin yakını olduğunuzdan bahsetme durumları da bu gruba giriyor (Buna da bizde biraz ufak atta civcivler yesin derler).



Kaynak: http://www.webtekno.com/ içeriği ile karma düzenlenmiştir.insanın ve doğanın ve evrenin harikalarını yakalayan Bilim Go Science okumaya devam ediniz.


Doğa 1'de yayınlanan bir araştırmaya göre, erkekler ve kadınlar yaşlandıkça çocuklarına artan sayıda yeni mutasyon gönderiyorlar .
Bulgu, yaklaşık 5.000 kişiden oluşan genomların bir analizine dayanmaktadır. Bu "de novo" mutasyonların artması, neden büyük ebeveynlerin otistik gibi bir duruma sahip bir çocuğa sahip olma olasılıklarını açıklayabilir.

Araştırmacılar, erkekler de novo mutasyonları kadınlardan dört kat daha hızlı bir şekilde biriktiriyor. Bununla birlikte, genomun yaklaşık yüzde 10'unda mutasyonlar, başka yerde olduğu gibi iki kat daha hızlı birikir ve hem kadınlarda hem de erkeklerde eşit oranlarda görülür.
DeCODE Genetics'in baş yönetmeni Kári Stefánsson "katkının büyük kısmı baba özellikle de babası daha yaşlı bir yaşta olduğunda babadan geliyor" diyor . "Ancak mutasyon oranı genomda eşit değildir, bu nedenle çok fazla genelleme yapmadığımızdan emin olmalıyız."

Yeni çalışma, İzlanda'nın Reykjavik kentinde yerleşik bir şirket olan DeCODE Genetics tarafından yapılan daha önceki çalışmalar üzerine kurulmuştur. 2012'de araştırmacılar, insanların mutasyon ile çocuklarına geçirme oranının erkeklerde yaşla birlikte keskin bir şekilde arttığını, ancak kadınlarda aynı seviyede olduğunu bildirdiler . Bu bulgular, yalnızca 78 birey ve ebeveynden gelen tüm genom dizilerine dayanıyordu.
Bulgular, yaşlı ebeveynler için doğan çocuklar arasında artmış otizm riski için olası bir açıklama getiriyor. Ancak araştırmaya katılmayan Baltimore'daki Johns Hopkins Üniversitesi'ndeki psikiyatri, nöroloji ve sinirbilimi profesörü Daniel Weinberger , artan mutasyon oranının ne kadar risk altında olduğunu açıklığa kavuşturmadığını söylüyor . Weinberger, "Bunun cevabını bilmiyoruz" diyor. 

MONTAJ MUTASYONLARI:

Stefannsson ve ekibi, 1,548 izlandalı, ebeveyninin ve 225 olguda en az bir çocuğun tüm genom dizilerini analiz etti; bu durumlarda üç kuşak genom sağladı. Araştırmacılar, bu kuşaklar arası genomlarda 108.778 de novo mutasyon tespit ettiler ve bunların 42.961'inin orijinini belirleyebildiler.

Annelerin her yıl ortalama 0,37 de novo mutasyon kazandıklarını keşfettiler; babalar aksine, ortalama 1,51 de novo mutasyon kazanırlar.

Anne de novo mutasyonları özellikle genomun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturan sıcak noktalarda yoğunlaşmaktadır. Bu bölgelerde mutasyon oranı anne ve babalar arasında eşittir. Araştırmacılar, önceki çalışmalarına dayanarak, anne mutasyonlarının DNA kopmalarının onarımı hataları gibi göründüğünü söylüyor.

Benzer mutasyonel sıcak noktalar şempanze genomunda ve daha az oranda goril genomunda bulunur, ancak orangutan genomunda yoktur. Bu üç primat, evrim ağacında insanlardan gittikçe uzaklaşıyor ve insan genomuna değişkenlik getirmek için evrimsel olarak korunmuş bir sistemi işaret ediyor.

Stefannsson, "Genomun bu kısmındaki de novo mutasyon oranı, annelerin yaptığı bu büyük katkı nedeniyle, genomun geri kalanında neredeyse iki kat daha fazladır," diyor Stefannsson.

Sonuçlar , çalışmaya katılmayan San Francisco Kaliforniya Üniversitesi'nden psikiyatri asistanı Stephan Sanders'e göre , anneden ve babadan mutasyonların birikiminin farklı mekanizmalarla gerçekleştiğini öne sürüyor .

Sanders, önceki araştırmalar, mutasyonların özellikle hızlı bir şekilde toplandığı genomdaki sıcak noktaları tespit ettiğini söylüyor. Ancak hiç kimse klinik bir etkisinin olup olmadığını veya nasıl olduklarını göstermez. Stefannsson, ekibinin henüz sıcak noktaların işlevini tanımlayamadığını söyledi.

RISK DEĞERLENDİRMESİ:

Yeni verilere dayanarak, 45 yaşındaki bir anne ve baba, otistik bir çocuğa sahip olma olasılığı yüzde 5 ila 10 arasında 20 yaşındaki anne ve baba olandan daha yüksek. Ancak, büyük ebeveynler için doğan çocuklar arasında mutlak otistik risk şu şekildedir: 20'li yaşlarında ebeveynler için doğan çocuklar için kabaca yüzde 1,5, 40'lı yaşlarında ebeveyn olanlar için yüzde 1,58'dir.
Sanders "Büyük resimde bu çok küçük bir etki" dedi.
ı açıklama - özellikle babalardan - bilinmeyen sebeplerden ötürü, hayatta daha sonra çocuk sahibi olan erkeklerin, çocuklarını otistik duruma yatkınlık haline getireSanders, mutasyonların çoğunun, otizm riskini etkileyen bir geni etkilemediği, çünkü eğer bir geni hiç basmadığı takdirde, çünkü Sanders diyor. "James Bond bir makineli tüfekin önünde duruyor gibi. Uçan bir sürü mermi varken, çok azı aslında hedefi vuruyor. "


Uzmanlar, ebeveynlik çağının otizm riskine nasıl katkıda bulunduğu konusundaki olasn yaygın değişkenler taşıdıklarına dikkat çekiyor uzmanlar. Weinberger, yaşlı ebeveynlerden doğan çocuklarda otizm sıklığının DNA diziliminde değil ebeveynlerin DNA'daki kimyasal etiketlerdeki değişikliklerle ilişkili olmasının da olası olduğunu belirtti. "Tahminim, yaş ilişkilerinin çoğunun de novo mutasyonlar tarafından açıklanması değil."

Stefannsson ve ekibi, kardeşler tarafından paylaşılan de novo mutasyonları analiz ediyor. Sonuçlar, araştırmacıların, de novo mutasyonların neden olduğu bir çocuğun kardeşinin mutasyona devam etme ihtimalini belirlemesine yardımcı olabilir.


Daha fazla oku;


insanın ve doğanın ve evrenin harikalarını yakalayan Bilim Go Science okumaya devam ediniz.

Marcotte
Marcotte
Massachusetts'te bir New York'taki Google çalışmasını öldürmekle suçlanan şüpheli, vahşi saldırıda tutuklanmasından bu yana ilk defa kamera önüne çıktı.

Angelo Colon-Ortiz, 31 yaşındaki zanlı uzun kollu bir Ordu gömlek, koyu pantolon ve düzgünce kesilmiş sakal ile görüntülendi. Leominster Bölge Mahkemesinde Vanessa Marcotte cinayetinde; yaralama niyetiyle tecavüze maruz bırakmaya, saldırı ve ameliyat yapmakla suçlanıyor.

Cinayetlerle tutuklanması beklenen Kolon Ortiz, suçsuz olduğunu ve 10 milyon dolar değerinde kefaletleserbest kalma talebinde bulundu. Şüpheli Newyork'de Google'ın çalışanının koşu cinayeti 10 milyon doların üzerinde kefaletle açıldı.

31 yaşındaki Marcotte, 7 Ağustos 2016 öğleden sonrasında, annesinin Princeton'taki evinden bir yürüyüş yaparak ayrıldıktan sonra kayboldu.


googledeki kız cinayeti
Öldürülen kızın avukatı Angelo Colon-Ortiz, avukatı Edward Ryan, Jr. (solda), 18 Nisan 2017'de açtığı davada. (KEITH BEDFORD / GLOBE STAFF / AP)




ABD polisi K-9 birimi, ailesinin kaybolduğunu bildirmesinden sadece birkaç saat sonra iki şeritli yolun yakınındaki ormanda çıplak ve yanmış vücudunu buldu.

Eyalet Polisi Marcotte öldürüldükten sonra deliller için 9 Ağustos'ta ormanda arama yaptı. (DAVID L. RYAN / AP)

Kolon-Ortiz, sekiz aylık bir kaçışdan sonra 14 Nisan'da tutuklanmıştı. İlk duruşması sırasında, şüpheli duruşma süresi boyunca mahkeme salonunda bir hücre tutanağının önünde durdu.

Marcotte'un babası ve amcasının dinleyicilere oturduğu mahkeme salonuna neden hiç girmediği merak konusu oldu. 31 yaşındaki Angelo Colon-Ortiz, Salı günü Leominster Bölge Mahkemesinde görülen duruşmada göründü.

Savcı Jeff Travers, Kolon-Ortiz'i  evli bir Fed Ex işçisi olarak nitelendirdi.

Sanık katil polise, Marcotte cinayeti ile hiçbir ilgisi olmadığını söyledi.


Kolon-Ortiz araştırmacılara kurbanı tanımadığını ve kendisiyle hiç temas kurmadığını söyledi. Travers, Fed Ex rotalarının onu kurbanın cesedinin bulunduğu bölgeye götürdüğünü kabul etti.

NYC Google çalışanın öldürülmesinden şüphelenilen yetkililerden bir Fed Ex sözcüsü, Colon-Ortiz'in üçüncü taraf bir lojistik firması için bir şirket çalışanı değil, kamyon servisleri tedarik eden bir firmada bir şoför olduğunu söyledi.

New York'tan bir Google çalışanı olan Vanessa Marcotte, 27 Ağustos 2016'da Mass. Princeton'da koşu yaptıktan sonra ölmüştü. Duruşma öncesinde konuşan şüphelinin avukatı, müşterisinin sabıka kaydı olmadığını ve bu davanın hiç elle tutulur yanı olmadığını söyledi.

Savunma avukatı Edward Ryan, "Bu olay bir takım önemli hukuki meseleleri gündeme getiriyor ve bir basın konferansında suçlu bulunması bu kişiyi suçlu bulamaz" diye belirtti.

Polis Kolon-Ortiz'i yakaladı; Massachusetts eyaleti bir birlik görevlisi karanlıkta kullanılan bir cihaz ile  adamı gördü. Eyalet Polisi Marcotte öldürüldükten sonra deliller için 9 Ağustos'ta ormanda arama yapmıştı. 

Şüpheli ve eşi ikisi de evdeydi ve Colon-Ortiz gönüllü olarak bir DNA örneği verdi, diye belirtildi.




birleşmiş milletler

STASI: Berbat Birleşmiş Milletler serbest üyeleri hiçbir şey yapmıyor ve ABD'nin para harcamayı bırakma zamanı geldi, dedi.

Birleşmiş Milletlere Not: Evinize gidin. Defol. Yabancı serbest yüklenicilerin tüm işlevsiz kararlarını kapatma zamanının geldiğini söyleyen Stasi, dünya çöktüğü için yükünüzü yüksek hayat yaşamak için ödemekten bıktık söylemiyle artık usandıklarını belirtti.

Bir kez daha, Genel Kurul olarak bilinen öfkeli kişilerin, yıllık toplantısı Birleşmiş Milletler'de hiçbir şey yapılmamak üzere toplandı. Ancak barış için bir toplantı olarak nitelendirilen uzun süredir sürpriz olan bu hafta sonunda  bu yıl dünya savaşına yaklaşıldı ve New York şehrinin tamamen yıkılacağından korkarak ABD'liler hezeyan içinde Birleşmiş Milletleri veto ediyorlar.

Birleşmiş Milletler, kısaca BM, 24 Ekim 1945'te kurulmuş uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır. Örgütün, kurulduğu yıllarda 51 olan üye sayısı şu an itibariyle üyeliği kaldırılan Vatikan ve değiştirilen Çin Halk Cumhuriyeti dahil 192'ye ulaşmıştır. Türkiye kurucu üyeler arasında yer almaktadır.

Birleşmiş Milletler'e (BM) bağlı bir mahkemenin aldığı kararda, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan Türk hakim ve diplomat Aydın Sefa Akay’ın serbest bırakılması için Türkiye'ye çağrıda bulunmuştu.

Burkina Faso Dışişleri Bakanı ile ByLock görüşmesi olduğu için tutuklanan Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizması (Uluslararası ceza mahkemelerinin soykırım davalarına bakan mahkemesi) Hâkimi Aydın Sefa Akay ile ilgili yeni bir gelişme yaşandı.

Reuters'ın haberine göre, BM Uluslararası Ceza Mahkemeleri Rezidüel Mekanizması'nın (MICT) aldığı kararda, Akay'ın diplomatik dokunulmazlığı olduğu ve hapse atılmasının yargı bağımsızlığı ilkesini ihlal ettiği savunuldu.

Ruanda ve Yugoslavya’daki savaş suçlarını yargılayan mahkemenin başkanı Theodor Meron tarafından açıklanan kararda, “FETÖ üyeliği, anayasal düzeni değiştirmeye kalkışmak ve adam öldürmek’ iddiasıyla tutuklu olan Akay'ın, 14 Şubat'a kadar serbest bırakılmasını istendi.

Associated Press'in haberine göre; Meron, Akay'la ilgili verdikleri hükmün, BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararı gereğince bağlayıcılığı olduğunu belirtmişti.

Trump Sallıyor, Kim Jong Kalede ya da Tersi Paslaşmalar !


'Kuzey Kore'nin en tehlikeli tehditlerini caydıracağız' diyen ABD ve Trump yüksek baskı uygulayan Kuzey Kore için; nükleer saldırı ve füze tehtitlerini durdurmak için onları baskılayacaklarını söyledi.

ABD askeri ilişkilerini güçlendirme amaçlı ziyarette bulunan ABD Savunma Sekreteri Mattis, Birleşmiş Milletlerin kararının münafık ulus üzerindeki baskıyı artırdığını söyledi. 

Tam anlamı ile Hristiyan aleminde Kuzey Kore münafıklıkla suçlanıyor.

Amerika'lı bakanın açıklamaların terör ile mücadele için verilen diplomatik çabaların devam ettiğini, ancak ABD'nin Kim Jong-un'tan gelecek her türlü saldırıyla mücadele edebileceğini de sözlerine ekledi.

Mattis şunları söyledi: "Birleşmiş Milletler'deki diplomatik yollarla yürütülen çabaları sürdürmeye devam ediyoruz.

"BM üzerindeki güvenlik konseyi kararlarının oybirliğiyle BM üzerindeki baskısını arttırdığını ve aynı zamanda Kuzey Kore'nin en tehlikeli tehditlerini caydırma kapasitesini koruduğumuzu görünüyor." dedi.



Bugün Rusya, Kore yarım adasında bir askeri çatışma çıkması halinde "felaket sonuçlar" çıkabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Çin, Rusya'nın endişelerini yineledi ve yarımadada ki savaşın "kazananı" olmayacağını söyledi.

ABD "Amerika Birleşik Devletleri ülkemize savaş ilan ettiğinden, Birleşik Devletler stratejik bombardıman uçaklarını, henüz uzay sınırında olmadığı zamanlarda bile herhangi bir zamanda vurma hakkı da dahil olmak üzere tüm kendini savunma önlemlerini alma hakkına sahibiz " dedi.

Beyaz Saray basın sekreteri Sarah Sanders dün yaptığı açıklamada, ABD'nin Kuzey Kore hakkında savaş ilan etmediğini belirterek, "Açıkçası, bu öneri absürt" dedi.

Ayrıca, uluslararası sularda başka bir ülkenin uçaklarını vurmanın "hiçbir zaman uygun olmadığını" söyledi.

Geçtiğimiz hafta, BM Genel Kuruluna yaptığı ilk konuşmada  Trump, Kuzey Kore'nin ABD'yi ve müttefiklerini tehdit etmesi durumunda "tamamen yok edileceği" sözünü verdi.

Bu, Donald Trump'ın Mr. Kim'e anlattığı Washington ve Pyongyang arasındaki sözleri Donald'ı "megalomanya dolu zihinsel açıdan alçak gönüllü bir kişi" olarak tanımladı.

İki ülke arasındaki gerginlik son haftalarda arttı ve Pyongyang, üçüncü ve en büyük nükleer denemesini 3 Eylül'de gerçekleştirdiğinde karşılıklı atışmalar yoğunlaştı. Ayrıca Kuzey Kore Pasifik'teki bir hidrojen bombasını test etme tehdidinde bulundu.

Bu ayın başlarında BM Güvenlik Konseyi, nükleer denemeye yanıt olarak Pyongyang'a yönelik dokuzuncu yaptırım turunu oybirliği ile kabul etti.

Daha önceki yazılar;

Ombudsman Önerdi "Cumurbaşkanı Erdoğan'a Nobel Barış Ödülü verilsin"
Suriye rejimi kendi infaz ipini çekti, KÜRTLERE ÖZERKLİK VERİLEBİLİR !


CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN AÇIKLAMALAR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’daki İslam İşbirliği Teşkilatı Ombudsmanlar Birliği 1. Genel Kurulu, Avrupa Ombudsmanlar ve Akdeniz Ombudsmanlar Birliği Yürütme ve Yönetim Kurulu Toplantısı’nda konuşuyor.

Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı katılımcıları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Güçlünün güçsüzü ezdiği dünya düzenine karşı verdiği mücadele, insanlığa yaptığı katkılar ve mazlumların yükselen sesi olması" dolayısıyla Nobel Barış Ödülü verilmesini önerdi..

Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından düzenlenen ve dün başlayan Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı, "Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı ve Nefret Söylemi" başlıklı oturumla devam ediyor.

Katılımcılar, ''Güçlünün güçsüzü ezdiği dünya düzenine karşı verdiği mücadele, insanlığa yaptığı katkılar ve mazlumların yükselen sesi olması" dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Nobel Barış Ödülü'nün verilmesi gerektiğine dair çağrıda bulundu.

OMBUDSMANLIK NEDİR?

Ombudsman, şikayetleri ve bir takım teşebbüsleri ele alıp değerlendiren ve bunlara her iki taraf için de tatmin edici çözümler bulan kişidir. Kelime kökeni açısından İsveççe'de “arabulucu” anlamına gelen ‘ombuds’ ve “kişi” anlamına gelen ‘man’ kelimelerinden oluşmuştur ve aracı kişi anlamına gelmektedir. Ombudsman kelimesi İsveççe'de genellikle delege, avukat, vekil veya bir diğer kişi veya kişiler tarafından o kişi veya kişiler adına hareket etmeye ve onların haklarını korumaya yetkili kılınmış kimseyi ifade etmek için kullanılır. 

Kurumsal olarak Ombudsman terimi, Parlamento tarafından halkın şikayetlerini dinleyip, çözümlere ulaştırmak üzere seçilmiş kimse veya kimseleri simgelemektedir. Ombudsman’ın Türkçe karşılığı için kamu denetçisi, arabulucu, kamu hakemi, medeni hakların savunucusu, parlamento komiseri gibi tanımlamalar teklif edilmiştir. Sonuç olarak, Ombudsman kamu hizmetlerinin yürütülüşündeki adaletsizlikler hakkında, konudan etkilenenlerden şikayetleri almak, bu konularda araştırmalar yapmak ve sorunları çözmekle görevlendirilmiş, bağımsız bir kamu otoritesidir. 

Ancak; Türk Dil Kurumu (TDK) e-posta aracılığı ile kullanıcılarına gönderdiği bilgide bu sözcüğü şu ifadelerle açıklamıştır: ombudsman : İngilizce kökenli bu söz hukukta “ Parlamento tarafından görevlendirilen, vatandaşları resmî makamların keyfî ve yasa dışı davranışlarına karşı korumakla görevli kişi veya kurum.” anlamında kullanılmaktadır. Bu söz için kamu denetçisi karşılığı önerilmiştir.

Kaynak: AA


Esed rejiminin Dışişleri Bakanı Muallim, PKK/PYD'yi kast ederek özerklik talebinin müzakere edilebileceğini söyledi.



Beşşar Esed rejiminin Dışişleri Bakanı Velid Muallim, isim vermeden terör örgütü PKK/PYD'ye mesaj göndererek, özerklik isteğinin müzakere edilebileceğini açıkladı. 

Muallim, Russia Today adlı Rus televizyon kanalına verdiği röportajda, "Suriyeli Kürtler, Suriye sınırları içinde bir çeşit özerklik istiyor ve bu mesele müzakere edilebilir, tartışılabilir." dedi.

"DEAŞ'la mücadeleyi bitirdikten sonra masaya oturup, Kürt kardeşlerimizle gelecek için bir formül üzerinde bir anlaşmaya varabiliriz.” ifadesini kullanan Muallim, ABD'nin daha önce birçok kez müttefiklerini terk etmesinden ders çıkarılması gerektiğini söyledi.

İç savaşın başından bu yana büyük çaplı çatışmaya girmeyen PKK/PYD ve Esed rejiminin birçok alanda işbirliği yaptığı biliniyor. Petrol sahalarını birlikte koruyan ve çıkan petrolü paylaşan taraflar, ortak askeri eğitim ve operasyonlar düzenliyor. Ancak ülkenin doğusundaki Deyrizor'da son haftalarda terör örgütü DEAŞ'tan ele geçirilen enerji zengini bölgelerin paylaşımı sırasında taraflar arasındaki tansiyon yükselmişti.

Harita alan ölçümlerine göre, yaklaşık 185 bin kilometrekarelik Suriye topraklarının yüzde 23'ünü PKK/PYD işgal ediyor.

Kaynak: AA


Müslümların 21. uğradığı kanlı tecavüz ve cinayet miktarı, 20. Yüzyılda yaşanan zulümlerden daha kötü ve dehşet verici görünüyor. Şimdi canice katliamlara, Myanmar'da etnik temizlik ve soykırım yapan Budistler de eklendi.

Daha ileri derecede; ( hesaplanmış bir katliam ) karmaşa ile birlikte, açgözlülük, şehvet ve iktidar arayışının, aç gözlü patronlarının ! yoksullara, zayıflara ve hastalara sınırsız vahşet uygulamaları, ayrıcalıklı elitlerin onaylarını onayladığı ya da pasif olarak kabul ettikleri görülüyordu.

Bu kitlesel cinayet olgusu , dünya aşırı nüfusa dönüşürken ne oluyor ? Eğer öyleyse, en kötüsü henüz gerçekleşmemiştir. Yoksullar ve yoksullar arasında nüfus artışı patlıyor. Gelişmekte olan ülkeler arasında ortalama bir yedek doğurganlık hızı (TFR) var ancak Filipinler gibi gelişmemiş ülkeler çoğunlukla istenmeyen çocuklar için 3.5 artı TFR oranında çogalıyor. Örneğin Nijerya, Amerika'nın nüfusunu 2050'ye kadar aşacak. Birleşmiş Milletlerin tahminlerine göre, küresel nüfus on yıldan biraz fazla bir sürede 8,5 milyar nufusa ulaşacak. Sorun şu ki, herkesi besleyemiyoruz.

Nedeni ne olursa olsun, hayatınız değeri düşürüldü. Muazzam gruplar yanlışlıkla marjinalize edildi. 20. yüzyılın sonunda 'Batı'nın erkek liderliğinin beyinlerine bir şey oldu. Başkaları kanlı katliam çalışmalarını yaparken, bombalar ve kurşunlar ya da mağara adamlarıyla çok sayıda insanı öldürüyorlar.


1990'lı yıllarda Müslümanların katledilmesi

Bosnalı Müslümanlar soykırımıyla ilgili bir süre eski Yugoslavya devletlerinde, özellikle Bosna-Hersek'te ( Batı ), halkın umursamadığı insanlar olsalar binlerce kişiyi katletmenin 'normal' olduğunu düşünüyor gibiydi. Onlar Müslümanlardı. Ve Batı Avrupa Birliği, başka bir deyişle, Avrupa, bunun olmasına izin verdi. BM barış gücü gönderdi ancak barış yoktu ve bu çaba felâkete kapı açıyordu. Avrupa'nın fiyaskosu üzerinden uzun zaman geçti ve BM başarısızlığı kabul etti.  Dünyanın dikkatsizce üzülmesi üzücü.

Srebrenica ve Zepa'da gerçekleşen soykırımlar akılalmaz boyutlara ulaşmıştı.

Nisan 1992'de Yugoslav cumhuriyeti Bosna-Hersek'teki hükümet Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etti. Önümüzdeki yıllarda, Sırp nüfusun yoğunluğunda olan Yugoslav ordusunun desteğiyle Bosnalı Sırp kuvvetler, hem Boşnak (Bosnalı Müslüman) hem de Hırvat sivilleri, iğrenç suçlar işleyerek hedef aldılar ve sonuçta 1995 yılına kadar yaklaşık 100 bin kişinin ölümüne (yüzde 80 Boşnak) yol açtılar. Nazi rejiminin 2. Dünya Savaşı sırasında yaklaşık 6 milyon Avrupalı ​​Yahudi'ye uygulanan soykırım gibi bu, soykırımın en kötü eylemiydi.

1980'lerin sonundan başlayarak Hırvatlar ve Sırplar Bosna'yı (eski Yugoslav cumhuriyet devletlerinin tamamına) eklemeye çalıştılar.







Sırbistan ve Hırvatistan , tarihteki en uzun ve en uzun süren imparatorluklardan biri tarafından yönetildi. Osmanlı rejimi, İslam ve İslami kurumlar tarafından ilham edilen ve devam eden bir imparatorluktu. Doğu Bizans İmparatorluğunu 1299-1922 yılları arasında Doğu Akdeniz'in ana gücü olarak değiştirdi. 1918'de başlayan ve 1922'de sonuçlanan Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti'ne indirildi. Mutabakat sağlanması gereken "Osmanlı Bölgesi" nde çok sayıda başka değişiklik yapıldı.

1990'lı yıllarda , Doğu Avrupa'daki Bosna-Hersek bölgesindeki toplam 400 bin kişinin öldüğü düşünülen bilinmeyen sayıda Müslümanı öldüren etnik temizlik ile çok kan döküldü . Bazı uzmanlar, bunun 11 Eylül'de ABD'ye karşı tezahür etmesine neden olan küresel öfkeye neden olduğunu söylüyor. Ayrıca, Doğu Avrupa'da pek çok Müslümanın katledilmesinin organizatörleri ve failleri "9/11" Eylül'ü ateşlediği de iddia ediliyor.

George W. Bush ve Irak'ta Katliam

Amerika, "11 Eylül" tarihinden sonraki günlerde işlediği suçları hiçbir zaman kabul etmedi . Adriyatik Denizi çevresindeki Müslümanlar'ın katledilmesinin ardından, bazı radikal İslamcılar ağırlıklı olarak Hıristiyan olan Amerika Birleşik Devletleri'nde siviller için şiddetli bir saldırı ( sözde ) planladı. Cihatçılar Boeing 767 uçaklarını komuta edip onlarla yolcularını New York'taki Dünya Ticaret Merkezi ve Virginia'daki Pentagon'un bir köşesine uçtuğunda bazı üç bin sivil Amerikalı öldürüldü.

Bu olaydan kısa bir süre sonra Birleşik Devletler çoğunlukla Müslüman olan bir ülke olan Irak'ı işgal etti. Amerika liderliğindeki "Batı" tarafından 2003'ten 2011'e kadar Irak'ta bir milyondan fazla Müslüman sivil öldürüldü.

Her nasılsa, yüzbinlerce Müslüman'ın katledilmesi, Dünyanın umursamaz tutumuyla karşılaştı. Ya da belki de Batı toplumunun Müslümanlardan nefret etmesi isteniyordu .
Müslümanların terörist ilan eden bilinç altı zihniyet Güneydoğu Asya'yada İslam'a karşı kin nefret aşılandı. Tarihi türk düşmanlığının yanına müslüman düzmanlığıda eklenince Müslümanlar yine soykırım ve katliamlar ile karşılaştı.

Dünya, yerinden olmuş Rohingya Müslümanları Rakhine'den izlerken , Myanmar, Bangladeş'teki Marawi'li yerinden edilmiş kişilerin sınıra sürüyordu.
Mindanao tahliye merkezlerinin ve Marawi'den (Filipinler) Amerikan ve Filipinler güçleri tarafından göç edenler, bir milis örgütü kurdu ve Filipin hükümetinin bazı taleplerini oldu;

1. Sivillerin Marawi Şehrinde ordu tarafından temizlenmiş olan alanlarda evlerine dönmelerine izin verin;

2. Marawi Şehrinin havadan bombalanmasını durdurun, ancak henüz yok edilmemiş olan evleri veya binaları kurtarırsanız;

3. Bazı askeri ve polis personelinin kontrol noktalarında ve sivillere, özellikle kadınlara yönelik olarak istismarını durdurun;

4. Marawi Şehrine ve özellikle Barangay Maliwanag yollarına kolay erişim ve böylece Lanao del Sur Birinci Bölge'deki kişilerin daha iyi ve kolay erişime sahip olmasını sağlayın;

5. Sivillerin geride bıraktıklarını güvenceye alın, böylece askeri temizleme işlemleri sırasında ölü insanlar ile karıştırılamaz ve böylece sadece iskeletler bırakılmış olsa bile uygun bir şekilde gömülürler;

6. Hükümetin yaralı askeri ve polis personeline sağladığı destek gibi, yaralı sivillere yaralanan herkese derhal uygun malzeme tedavi ve mali destek sağlanması;

Hasar gören evler ve binalar, israf edilen mallar ve sivil malları telafi etmek ve geçimlerini sağlamak;

8. Meranao kültür ve mirasını temsil eden cami ve medrese ve diğer yıkılmış yapıları yeniden inşa edin veya iyileştirin;

9. Hükümet, askeri ayırma temelinde Meranaws topraklarını işgal edecek herhangi bir ipucu vermemelidir; bunun yerine meşru sahiplerin kendi arazi adlarına sahip olmalarına yardım etmelidir;

10. Askeri ve PNP [Filipin Ulusal Polisi] personeli, camileri ve medreseleri işgal etmekten kaçınmalıdır.


Mait'in radikal entelektüeller grubunun üyeleri, 25 Mayıs 2017'de Güney Filipinler'in Marawi Şehri'nin bir bölümünü devraldıklarından, otoriter Filipinler lideri Rodrigo Duterte hükümet birlikleri Marawi'ye saldırı sırasında görülüyor. 





Myanmar'daki Budist Etnik Temizlik Rampage'ı Dünya Şaşkın.

Myanmar'ın (Burma) Rohingya nüfusu Myanmar ordusu tarafından mağdur duruma getiriliyor ve açıkça belirttiğimiz gibi , bu yıl da bir etnik temizlik programı tamamen sürüyor. Eylül 2017 ortasında bir milyondan fazla Müslüman ülkeden sürüldü.

Yargısız infazlar ve Rohingya'da Müslümanlara ait tüm köylerin yakılması, Myannmar'da Müslümanların sistematik bir etnik temizliği olarak tanımlanabilecek şeylerin yalnızca bir yönüdür.



İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni okuyun .

Özellikle şunu okuyun: " İnsan, son çare olarak zulüm ve zulme karşı isyan başvurusunda bulunmaya zorlanmazsa, insan haklarının hukukun üstünlüğü ile korunması gereklidir ... "

"İsyan" , "radikal İslam" olarak anılacak şey olarak işine gelen kişilerce kolayca açıklanabilir fakat Müslümanlara zulüm yapmayı bırakmazsan, artan insanlık tehdidi şiddet kısır döngüsünde ekilen nefret tohumlarının zulüm, katliam ve soykırım biçimi almaya devam edeceğini anlamaya çalışmalıyız.

"İmtiyazlı seçkinler" ve "yoksullar" arasındaki fark hızlanmaktadır. Yakında fakirlere katılabilirsiniz. Bu nedenle, tüm insanların fikirlerini benimsemek ve kucaklamak, dinlemek ve öğrenmek ve bütünün iyiliği için işlev görebilecek ortak bir topluluk bulmak çok daha pratiktir. Bunun en önemli olduğu alan gıda üretimi ve dağıtımıdır. Bu değişmeli ve ve global bir sosyal adalet tesis edilmelidir.

Bilimin bize söylediklerini dinleyin . Diğer gezegenleri kolonize etmek için el ele verdiğimizde, Dünya'nın düz olduğunu düşündüğü ( iki ölümlü erkeğin ) fen derslerine güvenmeye devam edemeyiz.

Çiftlerin devredilemez üreme haklarına saygı gösterilerek, bu seçilmiş hükümetler tarafından sağlanırsa, şu anda uygunsuz ve şaşırtıcı nüfus patlaması durdurulacaktır. Çiftler iyi bir çocukluk geçirme olanağına sahip olamayacak çocuk sahibi olmak istemiyorlar.

Dünya Liderlerinden bazıları Dünyanın İslamofobi ve anti-Semitizm sorunu yaşadığını söylemekle doğru bir söz söylüyor. Önümüzdeki yol Kapsayıcılık ve etnik çeşitlilik olmalıdır. Nefret, dünya çapında işlenen sayısız acımasızlığa olanak verir. Bu gerçek ise utanç vericidir. 

Kaynak: https://rinj.org


trump ve polis ile ilgili görsel sonucu

ABD'deki başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump'ın göçmenlerin sınırdışı edilmesi konusundaki açıklamalarına yanıt Los Angeles Emniyet Müdürü Charlie Beck'ten geldi. Beck, LAPD'nin (Los Angeles Polis Departmanı) yasadışı göçmenleri sınırdışı etme tutumunu değiştirmeyeceğini söyledi.

Beck açıklamasında, "Farklı bir şey yapma niyetinde değilim. Birinin göçmenlik statüsüne dayanan yasa uygulama faaliyetlerine girmeyeceğiz. Vatan Güvenliği ile sınırdışı çabalarına ilişkin olarak Trump ile birlikte çalışmayacağız. Bu bizim işimiz değil, ve de kendi işimizi yapacağız." ifadelerini kullandı.

TRUMP: YA GÖNDERİRİZ YA DA HAPSE ATARIZ

Amerikan CBS Televizyonu'na demeç veren Trump, 'suç işlemiş, uyuşturucu çetesi ya da suç örgütü üyesi' kaçak göçmenlerin sınır dışı edilmesi gerektiğini belirterek, "Bu kişileri ya ülkeden göndermeyi başarırız ya da onları hapse atarız." diye konuşmuştu.

ABD'de yaklaşık 11 milyon kaçak göçmenin olduğu tahmin ediliyor. Donald Trump başkanlık kampanyası sırasında, seçilmesi halinde yasa dışı göçle mücadele edeceğini, ülkedeki kaçak göçmenlerin sınır dışı edileceğini, Meksika-ABD sınırına bir duvar ördürmeyi planladığını dile getirmişti.

PROTESTOLAR SÜRÜYOR

ABD'nin başkenti Washington'da gerçekleştirilen eylemde yaklaşık 3 bin kişi, Trump Oteli2nden ABD Kongresi'ne kadar yürüyerek Cumhuriyetçi Donald Trump'ın başkan seçilmesini protesto etti.

Trump'ın ABD'nin 45. başkanı seçilmesinin ardından New York merkezli başlayan protestolar ülke genelinde devam ediyor.

Washington'da açılışı kısa bir süre önce yapılan Trump Oteli önünde toplanan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu 3 bin kadar protestocu, Trump aleyhine sloganlar atarak ABD Kongresine kadar yürüdü.

Kongre önüne gelindiğinde polis, bazı göstericileri gözaltına alırken gösteri olaysız bir şekilde sona erdi.

"HERKESİN HAKLARINI SAVUNMAK İÇİN BURADAYIZ"

Trump karşıtı protestoya katılan göstericilerden lise öğrencisi Stephanie Charles, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Trump'ın ırkçı yaklaşımlarının ürkütücü olduğunu belirterek, "Herkesin haklarını savunmak için burada eylem yapıyoruz." dedi.

Chris Jones adlı eylemci de seçim sonuçlarından derin endişe duyduğunu vurgulayarak, ülkesinin korkutucu bir yöne doğru gittiğini iddia etti. Başkanlık seçimlerini kazanan Trump'ın siyasi tecrübesinin olmamasına işaret eden Jones, bunun önemli bir handikap olabileceğini bildirdi.

"BUGÜN YAŞANANLAR ABD'Yİ TEMSİL ETMİYOR"

Bir başka genç eylemci ise Trump döneminde aşırı sağcı Klu Klux Klan (KKK) gibi örgütlerin güç kazanmasından endişe ettiğini belirterek, "KKK bizi temsil etmiyor; bugün yaşananlar ABD'yi temsil etmiyor." ifadesini kullandı.

8 Kasım Salı günü yapılan 58. başkanlık seçimlerini, Demokrat rakibi Hillary Clinton'ın önünde kazanan Cumhuriyetçi Trump, 20 Ocak 2017 tarihinde yemin ederek görevine resmen başlayacak.

Trump'ın "sürpriz şekilde" başkanlık seçimlerini kazanmasını protesto etmek isteyen Trump karşıtı gruplar, başta New York olmak üzere Los Angeles ve Chicago gibi büyük kentlerdeki eylemlerine devam ediyor.

cariye-pkk

Kuzey Irak'taki bölücü terör örgütünden kaçan iki terörist Hakkari Çukurca Üzümlü Bayrak tepe bölgesindeki birliklere teslim oldu. Teröristlerin itirafları örgütün içinde bulunduğu çöküşü ortaya koydu.

2 TERÖRİST TESLİM OLDU

Askeri kaynaklardan alınan bilgiye göre, Hakkari Çukurca Üzümlü Bayrak tepe bölgesine Irak Kuzeyindeki Zap bölgesinden BTÖ'den kaçarak sınırdaki birliklere gelen iki terörist teslim oldu.

Teslim olan teröristler ifadelerinde, örgüte zorla götürüldüklerini, gittikleri ilk günden itibaren örgüt içerisinde şiddete maruz kaldıklarını, örgüt içerisinde bulundukları yerde sözde lider konumunda olan birkaç kişi dışında diğerlerinin hayvanların dahi barınamayacakları yerlerde kaldıklarını itiraf ettiler.

KIZLARI KENDİLERİNE CARİYE YAPMIŞLAR

Çok küçük yaşlarda çocukların ağır hizmetlerde çalıştırıldığını söyleyen teröristler terörist kızların kendilerine "cariye olduğunu" ve sözde liderlerin kendilerine birkaç bayan teröristi ayırdığını ve özel hizmetlerini de bunlara yaptırdıklarını anlattılar.

"BÖLGE HALKINA ÇOK KIZGINLAR"

Ağır zayiat vermelerinden dolayı tecrübeli adamların kalmadığını ve örgütün büyük sıkıntı içinde olduğunu ifadelerinde kaydeden teröristler telsizden kendi üstleri durumunda olan kişilere "operasyona gidiyoruz" dediklerini ama gitmediklerini, akşam da yanlış rapor verdiklerine dikkat çekti. Teröristlerin ifadelerinde şunlar yer aldı:

"O birkaç şerefsiz (kendi tabirleri) dışında diğerlerinin çoğunun hayatlarından bezmiş oldukları ve kendilerinin de buna dahil olduğunu, örgüt yöneticilerinin bölge halkına kendilerine destek vermemelerinden dolayı çok kızgın olduğu, buldukları her fırsatta halkı cezalandırmaları gerektiğini söyledikleri, fırsat bulmaları durumunda birçoğunun kaçacağını, kaçmak için can attıkları."

GÖRDÜKLERİ MUAMELEYE ŞAŞIRDILAR

Kendilerinden önce birkaç kişinin hava taarruzları yapılırken ölümü göze alıp kaçtıklarını ama nereye gittiklerini bilmediklerini söyleyen teröristler kendilerinin de Türk Hava Kuvvetlerinin bir hava taarruzu esnasında fırsat bulup kaçtığını, birkaç gün arazide saklanıp daha sonra teslim olduklarını,Türk askerinin kendilerine böyle davranmalarından dolayı çok şaşkın ama mutlu olduklarını, imkan olursa aileleriyle görüşüp haber vermek istediklerini ifade ettiler.

yeni içişleri bakanı ile ilgili görsel sonucu



Dışişleri Bakanı, NATO Genel Kurulu'nda Ermeni vekile sert tepki gösterdi: Dürüst olun. Siz sanki bir barış meleğisiniz. Karabağ'ı ben mi işgal ettim? Yakaladığımız PKK'lar içinde Ermeniler de var.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ermenistan Milletvekili Koryun Nahapetyan'ın sorduğu "Türkiye DEAŞ'ı mı destekliyor" sorusuna tepki göstererek, "Bizim DAEŞ'e destek verdiğimizi nasıl söylersiniz? DAEŞ'e karşı şuanda aktif operasyonu sürdüren kim? Dürüst olmak lazım" dedi.

ERMENİ VEKİLE TEPKİ

NATO Parlamenterler Asamblesi 62. Genel Kurulu'nda katılımcılara hitap eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ermeni Heyeti Başkanı Milletvekili Koryun Nahapetyan'ın, Türkiye'nin DEAŞ'ı destekleyip desteklemediğini sorması üzerine Ermeni vekile tepki gösterdi.

ATATÜRK'ÜN SÖZÜNÜ HATIRLATTI

Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin kuruluşundan bugüne kadar komşularıyla barış içerisinde yaşamaya çalıştığını belirterek, "Sorunuza çok teşekkür ediyorum. Bizim yurtta sulh, cihanda sulh anlayışımız bu Atatürk'ün Cumhuriyeti kurarken söylediği bir ilke. Aynı şekilde komşularla en iyi ilişkileri sürdürme sorunsuz bir şekilde sürdürme anlayışımız devam ediyor. Bu sebepten yıllardır çok sorunumuz olmasına rağmen örneğin Ege'de anlaşmazlıklarımız var. Yunanistan'la istikşafi görüşmeler çerçevesinde gerilimi arttırmadan devam ediyoruz. Bulgaristan'la ilişkilerimiz çok iyi. Ukrayna ile ilişkilerimiz mükemmel, Gürcistan'la ilişkilerimiz mükemmelin de ötesinde, hiç sorun yok. Rusya ile bir sorunumuz oldu. Ama biz Rusya ile ilişkilerimiz iyiyken de Suriye, Esad konusunda, Ukrayna konusuna tatlı düşündük, yine tatlı düşünüyoruz. İlkeli tutumumuz devam ediyor" dedi.

"IRAK VE SURİYE'NİN PARÇALANMASINI İSTEMİYORUZ"

Irak'ın ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunduklarını söylene Mevlüt Çavuşoğlu, "Suriye ile ilişkilerimize baktığımızda, Suriye şuanda yönetilemiyor. Maalesef bir rejim 600 binden fazla insanı öldürmüş. Kimle ilişkileri iyi sürdüreceksiniz. Bizden kaynaklanan bir şey de değil. Arap baharıyla olmuş. Aynı şekilde Irakla bizim herhangi bir sorunumuz yok. Ama bizim Maliki döneminin mezhepçi anlayışıyla Irak'ı bu duruma getireceğini başından beri söylüyorduk. Biz hem Irak'ın hem Suriye'nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Parçalanmasını istemiyoruz" diye konuştu.

"DAEŞ BİZDEN NEFRET EDİYOR"

Türkiye'nin DEAŞ'la etkin şekilde mücadele eden bir ülke olduğunu vurgulan Çavuşoğlu, "Şimdi sizin iddialarınıza gelince değişik görüşler içinde olabiliriz. Siz Ermenistan'dansınız ben de Türk'üm ama önce dürüst olmamız lazım. Hele siyasetçiysek çok dürüst olmamız lazım. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi yıllarımda da gördüm. Maalesef Ermeni arkadaşlarımız hiç dürüst olmuyorlar. Bizim DAEŞ'e destek verdiğimizi nasıl söylersiniz? DAEŞ'e karşı şuanda aktif operasyonu sürdüren kim? Bugüne kadar hangi ülke DAEŞ terör örgütünün teröristini öldürmüştür. Sadece Başika kampımızda 700'den fazla DAEŞ terör örgütü mensubunu yok ettik. Siz diyorsunuz ki DAEŞ'e destek veriyorsunuz. DAEŞ bizden nefret diyor. Web sayfalarına bak Recep Tayyip Erdoğan birinci düşman ve ben dahil, onun yakın arkadaşları. İçeride ve dışarıda terörün her türlüsüyle mücadele ediyoruz. İkincisi yabancı terör savaşçılar akımını biz durdurduk. 52 bin kişiye gişe yasağı koyduk. Bugüne kadar 4 in kişiyi yakaladık, geldikleri ülkelere iade ettik" şeklinde konuştu.

ERMENİ VEKİLE DEMEDİĞİNİ BIRAKMADI

Türkiye'nin savaştığı terör örgütü DEAŞ'a destek vermesinin mantık dışı olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Türkiye'de DAEŞ'le bağlantılı 2 bin kişi tutuklu. DAEŞ'in ideolojisinin öldürülmesinde en etkili kişiyiz. Bunlar dini suistimal ederek 125 ülkede insan devşiriyor. Biz de çağrıda bulunuyoruz bu teröristlere katılmayın, bunların İslam'la bir ilgisi yok diyoruz. Şimdi siz çıkıyorsunuz hiç de dürüst olmayan bir şekilde DAEŞ'e destek verdiğimizi söylüyorsunuz. Rusya ile aramız soğukken bunu Ruslar da dile getiriyordu. Ben de onlara şu öneri de bulundum. Sen benim dostumsun, tecrübeli bir dışişleri bakanısın. Bana söylediklerinle ilgili bir delil ver, ben bugün istifa edeceğim. Ama bana bir delil veremezsen ben de bundan sonraki hayatını geçirmek için, tatil yapmak için Antalya'ya davet ediyorum dedim. O da bana dedi ki sen çok tecrübeli bir bakansın, Türkiye senden daha iyi bir bakan bulamaz o yüzden kalmanı istiyorum. Bu ne demek? Ellerinde bir delil yok demektir. Dürüst olmak lazım" ifadelerini kullandı.








Gezegenimizi paylaştığımız hayvanların çoğu insanlar için büyük tehlike oluşturabilirler. her ne kadar bu çlümcül karşılaşmalar genelde insanın suçu olsa da her sene bir sürü insan bu hayvanların yüzünden ölmektedir. Bu karşılaşmaların sebebi genellikle hayvanların bölgesine giren ve onların yaşam alanına müdahele sebebi ile meydana gelmektedir.
İşte Dünya’daki en tehlikeli 10 hayvan:
10) Ayı:
Ayıların bir çok alt türü bulunmaktadır. Fakat özellikle kutup ayısı, kara ayı ve grizli ayısı son derece ölümcüldürler. Bu ayılardan biri karşınızda iki ayağının üzerine kalktığı zaman başınız belada demektir. Bu hayvanlar her sene 5-10 civarı insanın ölümünden sorumludurlar. Bu ölümler genellikle insanların ayıların bölgesine girmesi sonucu meydana gelmektedirler.
Ayılar genelde güçlü pençeleri ve çok güçlü çenelerini kullanarak saldırırlar.
Karşınızda sinirli bir ayı bulduğunuz zaman sakın arkanızı dönüp kaçmaya çalışmayın. Ayılar insanlardan çok daha hızlı koşarlar. Bunun yerine çok yavaş hareketlerle geriye çekilin. Eğer ayı agresif hareketlerine devam ederse geri çekilirken bağırıp gürültü yapın ve bulduğunuz taş ve sopaları ayıya fırlatın. Genellikle ayılar insanlara öldürmek amaçlı saldırmazlar ve tehdit olarak gördükleri durum ortadan kalkınca sakinleşirler.
Yıllık Ortalama ölümler: 5-10 arası
9-) Köpekbalığı:
Her ne kadar köpekbalığı saldırısı denince akla ilk gelen büyük beyaz köpekbalığı olsa da insanlara yapılan tahriksiz saldırıların büyük kısmından boğa köpekbalıkları asıl suçlulardır. Dünyanın neredeyse bütün sıcak ve sığ sularında bulunan bu hayvanlar özellikle agresif ve ne yapacağı belli olmayan hayvanlardır. 360 tür köpekbalığından sadece dört tanesi insanlar için tehdit oluşturmaktadır. Bunlar, büyük beyaz, kaplan köpekbalığı, okyanus beyaz yüzgeçlisi ve boğa köpekbalığıdır.
Bir köpekbalığı, en büyük silahı olan jilet gibi keskin dişlerle dolu ağzı ile saldırır. Bu kuvvetli çene neredeyse her şeyi ısırabilir. Kırılan dişleri olursa bunlar bir kaç gün içinde yenilenirler.
Sarı ve portakal rengi renkler köpekbalıklarını özellikle irite eder. Dolayısı ile köpekbalığı olan yerlerde bu renkleri giymek pek akıllıca olmayabilir. Eğer bir yerinizi kanıyorsa sudan hemen çıkın çünkü bir köpekbalığı kan kokusunu kilometrelerce öteden alır. Yalnız yüzmeyin köpekbalıkları gruplar yerine tek başına olan avları tercih ederler. Burnu ve solungaçları köpekbalığının hassas noktalarıdır. Saldırı anında bu noktalara vurmak köpekbalığının geri çekilmesini sağlayabilir.
Yıllık Ortalama ölümler: 100 civarı
8- ) Denizanası:
Denizanası pek tehlikeli bir hayvan olarak gözükmeyebilir ama bu türün bazı üyeleri Dünya üzerindeki en zehirli deniz hayvanlarının başında geliyorlar. Kutu denizanası bu türün en zehirlileri arasındadır. Uzun dokunaçları bir sürü zehirli iğne ile biter. Genelde bunları bir savunma mekanizması olarak kullanırlar. Bu uzuvları kurbanına saplar ve zehri aktarır. Kutu denizanası saldırısına uğrayan bir insan dakikalar içinde ölebilir. Ölüm genellikle kalbin durması şeklinde meydana gelir.
Denizanalarının var olduğu bilinen yerlerde özel giysiler ile denize girin. Bir denizanası tarafından sokulursanız hemen sudan çıkın. Sokulan yere sirke uygulayın ve bir sopa veya benzeri bir şeyi deriye bastırıp ovarak kalan iğneleri çıkarın.
Yıllık Ortalama ölümler: 100 civarı
7-) Su aygırı:
Su aygırları ilk bakışta oldukça hantal, tembel ve tehlikesiz görünebilirler ama aslında son derece agresif hayvanlardır. Buna 120 santime kadar açılan devasa ağızları kocaman dişleri ve büyük güçlü cüsseleri de eklenince oldukça tehlikeli hale gelmeleri çok kolaydır. Ayrıca su aygırı göründüğü kadar hantal bir hayvan değildir. Bir su aygırı kısa mesafeli bir olimpiyat koşucusundan daha hızlıdır.
Karada iken su ile aralarına girenleri ezmek, ya da büyük sivri dişleri ile ısırmak sureti ile öldürürler. Suda ise tekneleri alobora ederek düşenleri devasa ağızları ile öldürürler.
Su aygırlarını kesinlikle ani hareketlerle şaşırtmayın. Eğer suda iseniz, kürekler ile suya vurarak su aygırlarını varlığınızdan haberdar edin. Genellikle daha derine gitmek üzere hareketlenirler. Karada bir su aygırı ile karşılaşırsanız, sakın su ve su aygırı arasında durmayın.
Yıllık Ortalama ölümler: 100-150 arası
6-) Fil:
Sevecen ve dostça görüntüsüne rağmen filler her sene hatırı sayılır kişide insanı öldürmekteler. Gerçi bu ölümlerin büyük çoğunluğu travma geçiren fillerden veya yaşam alanları gittikçe azalan filler yüzünden meydana geliyor. Çoğu durumda da fil koca gövdesi ve büyük kuvveti ile verdiği zararın farkına varmıyor.
Devasa boyutları sayesinden kurbanlarını ezerek veya vurarak öldürüyorlar ya da büyük dişlerini kullanıyorlar.
Genel olarak bir fili irkiltmeyin. Büyük ihtimalle bir tehdit sezerse saldıracaktır. Eğer bir fil saldırmaya niyetli gözüküyorsa mümkün olduğu kadar gürültü yapın. Bu fili geri çekilmeye ikna edebilir. Bir ağaç bulup tırmanmak da bir yöntem olabilir. Tabii filin deviremeyeceği bir ağaç olmasında fayda var. 
Yıllık Ortalama ölümler: 300-500 arası
5-) Timsah:
Timsahlar tarih öncesinden kalma mükemmel katillerdir. Bir yemek timsaha uzun süre yeter. Bu yüzden sabırla kusursuz saldırı anını bekleyecektir.
Timsahlar suyun içinde bir anda roket gibi fırlayarak güçlü çeneleri ile avlarını yakalar ve su içine çekerler ya da yuvarlanarak avlarının kafasını karıştırıp kaçma şanslarını yok ederler.
Timsah saldırılarından korunmanın en kolay yanı timsah olan yerlerden uzak durmak ve timsah olan sularda yüzmemek. Timsahlar çok iyi yüzücüdürler ve suda pek şansınız yok. Bazı timsah türleri (mesela Avustralya’ya özgü tuzlu su timsahı) karada kısa mesafede bir at kadar hızlı koşabilirler. Eğer bir timsah tarafından kapılırsanız bağırın, çağırın, yumruklayın ama pek de şansınız yok.
Yıllık Ortalama ölümler: 600-1000 arası
4-) Büyük kediler
Büyük kediler ailesi genellikle aslan, kaplan, jaguar ve leopardan oluşmakla beraber puma, kugar gibi diğer kedilerde bazen bu isimle anılırlar. Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve avlarının azalması nedeni ile her gün daha çok vahşi kedi insanlarla karşılaşmaktadır.
Kaplanlar genellikle arkadan saldırırlar ve avlarının atardamarlarını ısırmak veya boynunu kırmak için boynunu hedef alırlar. Bu genelde büyük hayvanlar için geçerli tabii yetişkin bir kaplanın tek bir pençe darbesi bir insanın boynunu kırmak için fazlasıyla yeterli.
Eğer büyük bir kedi ile karşılaşırsanız, gözlerinin içine bakın ve onunla göz temasını yitirmeyin. Yanınızda bulunan eşyalar ile kendinizi olduğunuzdan büyük göstermek de işinize yarabilir. Eğer arkanızı döner ve kaçmaya çalışırsanız kedi kesinlikle saldıracaktır. Bağırmak ve bir şeyler fırlatmak da kedinin saldırıdan vazgeçmesini sağlayabilir. Eğer biri sizi yakalamış ise burnuna ve gözlerine vurmayı deneyin.
Yıllık Ortalama ölümler: 800 – 1000 arası
3-) Akrep:
Akrep son derece öldürücü bir hayvandır. Büyük ihtimalle her sene kaydedilenden daha fazla ölüme sebep olmaktadır. Buna rağmen dünyadaki 1500 kadar akrep türü arasından sadece 25 kadarı tehlikeli sayılmaktadır.
Akrepler genellikle zehirlerini kuyruklarında bulunan bir iğne ile avlarına aktarırlar. Buna rağmen Tüküren Afrika Akrebi zehrini bir metre kadar uzağa püskürtebilir. Zehir avı felç etmek sureti ile iş görür.
Akrepler genelde gündüz ortalıkta dolaşmazlar ve gece aktif hale gelirler. Dolayısı ile yatmadan önce yatağınızı silkelemekte fayda var. Ayrıca lavanta ve limonun akrepleri uzak tuttuğuna dair söylentiler de var.
Yıllık Ortalama ölümler: 900 – 2500 arası
2-) Yılan:
Dünyada 2000 kadar çeşit yılan var ve bunlardan sadece 450 tanesi zehirli. Bunlardan sadece 250 tanesi insanlar için zehirli. Ama özellikle bazı yılanlar, mesela kral kobra, kara mamba ve mercan yılanı gibi, gezegendeki en zehrili hayvanlar arasındalar. Bu hayvanlardan biri tarafından ısırılanlar genellikle dakiklar içinde ölmektedir.
Yılanlar çok hızlı hayvanlardır ve insanların her yeri ısırmak için iyi bir hedeftir. Zehir çok çabuk bir şekilde kana karışarak etkisini gösterir. Yılanlar avlarını felç etmek amacı ile zehirlerini kullanırlar. Kral kobra bir insan boyu kadar yükselebilirve zehrini göze fırlatabilir.
Tüm öldürücü yanlarına rağmen genelde yılanlar tehdit edilmedikçe insanlara saldırmazlar. Ölümler genelde yılanları rahatsız etmek, saklandıkları yerleri kurcalamak ya da üzerlerine basmak yüzünden meydana gelen ısırıkların sonucudur.
Eğer bir yılanla karşı karşıya kalırsanız çok yavaş hareketlerle geri çekilin. Bir yılan uzunluğunun yarısı kadar bir mesafeden anında saldırabilir. Eğer bir tehdit sezerse -ani hareketler hayvan tarafından bu şekilde yorumlanacaktır – ve irkilirse, bunu yapacaktır.
1-) Sivrisinek:
Küçük sivrisinek. Çoğumuzun can sıkıcı bir haşerat olarak düşündüğü sivrisinek her yıl diğer hayvanlardan daha fazla insanın ölümüne sebep olmaktadır. Sıtma, sarı humma, nil humması gibi bir sürü son derece bulaşıcı ve son derece ölümcül hastalık sivrisinekler tarafından yayılmaktadır.
Dişi sivrisinekler salgıladıkları bir sıvı ile deriyi inceltir ve keskin ağızları ile burayı delerek kurbanın kanını emerler. Çoğu kurban ısırıldıklarını bağışıklık sistemi harekete geçene kadar hissetmez. Bu sırada ise sivrisinek işini bitirmiştir.
Eğer hastalıklı bölgelere gidiyorsanız, aşılarınızı ve haplarınızı unutmamalısınız. Sivrisineklere karşı en etkin koruma DDT ile donatılmış ağlardır. Ayrıca deriye direk sürülen kremler ve sinek spreyleri de faydalı olabilir. / Kaynak:sinantaga.com
Dailynewsgeo. Blogger tarafından desteklenmektedir.